hebleble, gerçek kimliği kamuoyunca bilinmeyen, 20’li yaşlarında genç bir Türk müzisyen ve söz yazarıdır. Türk alternatif müzik sahnesine adım attığı ilk günden bu yana, anonim kimliği ve derin duygusal anlatımıyla dikkatleri üzerine çekmiştir.
Sanatçının müziği, klasik pop anlayışının dışında; varoluş sancısı, içsel çelişkiler ve gençliğin sessiz isyanı gibi temaları merkezine alır. Şarkılarında sade ama vurucu bir dil kullanır.
hebleble’nin müziğinde melodiler çoğu zaman melankolik, sözler ise kişisel bir iç yolculuğun satır araları gibidir.
İlk teklisi “On Altı”, gençliğin kırılgan yanlarını, duygusal karmaşasını ve içsel çatışmalarını güçlü bir samimiyetle ortaya koymuştur. Şarkı kısa sürede dikkat çekmiş, özellikle bağımsız müzik dinleyicileri arasında yoğun bir ilgi görmüştür.
hebleble, ikinci şarkısı “YALANDAN” ile müzik yolculuğunu derinleştirmiştir. Şarkının klibi, sade bir dekorun içinde yer alan sembolik objeler — masa, tablo, bot, pasta — aracılığıyla duygusal bir anlatı kurar. Bu semboller, sanatçının iç dünyasının farklı yansımalarını temsil eder.
Klipteki her detay, hebleble’nin müziğini yalnızca bir dinleme deneyiminden çıkarıp görsel bir sanat formuna dönüştürür. Bu yaklaşım, onun sıradan bir şarkıcı değil; düşünsel bir sanatçı, bir hikâye anlatıcısı olduğunu gösterir.
hebleble’nin kimliğini gizli tutması, müzik dünyasında merak konusu olmuştur.
Kimileri onu “bir proje sanatçısı” olarak görürken, kimileri bu gizemi bilinçli bir sanat duruşu olarak yorumlamaktadır.
Ancak hebleble’nin amacı kimliğini gizlemek değil, müziğiyle var olmak ve duyguların öne çıktığı bir alan yaratmaktır.
Popüler kültürün yüzeysel üretim anlayışına karşı duran hebleble, müziğinde samimiyet, yalnızlık, kırılganlık ve gerçeklik duygularını korur.
Kendisini göstermeden anlatır; fısıltı kadar sessiz ama yankısı kadar güçlüdür.
Her şarkısında dinleyiciye şu mesajı verir:
“Görünmemek, bazen var olmanın en saf hâlidir.”
Bugün hebleble, Türk alternatif müzik sahnesinde kısa sürede kendine özgü bir estetik dil oluşturmuş; gizemli kimliğiyle, içsel anlatımıyla ve duygu merkezli üretimiyle yeni nesil dinleyiciler arasında kült bir figür haline gelmiştir.
