Burcu Erdem Polat, edebiyata olan ilgisini insan ruhuna duyduğu derin merakla birleştiren çağdaş Türk yazarlarından biridir. Toplumsal duyarlılığı, duygusal yoğunluğu ve insan psikolojisine dair gözlem gücüyle tanınan Polat, ilk romanı “Leyla’nın Son Mektubu” ile edebiyat dünyasında dikkatleri üzerine çekmiştir.
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye Bölümü mezunu olan Burcu Erdem Polat, uzun yıllar kamu kurumlarında görev yaptı. Ancak, yaşamın içinden biriktirdiği hikâyeleri kaleme alma isteği, onu yazarlık yoluna yöneltti. İnsanların içsel çatışmalarını, toplumsal baskılar karşısındaki kırılganlıklarını ve umuda tutunma çabalarını anlatma arzusu, onun edebi yolculuğunun temelini oluşturdu.
Yazın dünyasında kısa sürede kendine özgü bir yer edinen Polat, karakterlerini derin duygularla kurgulaması ve gerçekçi anlatımıyla dikkat çeker.
Kaleminde, hem toplumun sessiz kalmış yaraları hem de bireyin içsel dünyasına dair güçlü izlenimler yer alır.
İlk romanı “Leyla’nın Son Mektubu”, bir kadının hikâyesi üzerinden adalet, sevgi, umut ve direniş temalarını işlerken, aynı zamanda toplumun görmezden geldiği duygusal yaralara ışık tutar.
Burcu Erdem Polat, bu eseriyle hem bir kadın yazar olarak hem de duyarlılıkla yoğrulmuş bir kalem olarak Türk edebiyatında kendine sağlam bir yer edinmiştir.
Eserlerinde insanın iç dünyasına, vicdanına ve yeniden doğma gücüne odaklanan Polat, yazmayı bir farkındalık aracı olarak görür.
Kelimeleriyle iyileştirmeyi, düşündürmeyi ve hissettirmeyi amaçlayan yazar, duygusal gerçekliğiyle okurların kalbine dokunmayı başarır.
Burcu Erdem Polat, yazarlık serüvenini şu sözlerle özetler:
“Benim için yazmak, susanların sesi olmak. Her hikâyede biraz acı, biraz umut, biraz da yeniden başlama cesareti var.”
Bugün edebiyat dünyasında duygu dolu kalemiyle öne çıkan Burcu Erdem Polat, hem içten anlatımı hem de toplumsal farkındalığıyla çağdaş Türk edebiyatına güçlü bir soluk kazandırmaktadır.
